27 Nisan 2010 Salı

Yaşamı Yaratmada 4. ve son adım: Tanrısal-Evrensel Güç ile Bağlantı

Sevgili Okuyucular, Yaşamı Yaratma yolcuları… 3. Adım olan “Eylem” de yaşamımızda değişiklik yapmak ve bazen de yeniden yaratmak adına atacağımız aksiyon adımlarının neler olabileceği üzerinde durmuştuk. Aslında en kolay anlaşılıp en zor uygulanan bir adımdır 3. Adım. Ancak bu yazının konusu olan 4. Adım sadece 3. Adım’a bağlıdır çünkü eylem-aksiyon adımı bizlere yaratım için gerekli kilidi açma olanağını sağlar. O kilit açıldıktan sonra yapılacak tek şey Evrensel ya da Tanrısal güç ile bağlantıda kalmaktır. Peki bu ne demektir?

Adım atıldığında, her ne yöne olursa olsun, çevremize, kendimize ve evrene bir mesaj iletilmiş olur: Ben gerekeni yapmaya hazırım mesajı… Bu eylem en doğru eylem ya da aksiyon olmak zorunda değildir; bir önceki yazıda da belirttiğim gibi bazen en kolayından başlamak bile iş görür. Gerekeni yapma mesajı iletildiği zaman aslında biz dünyaya gelmeden önce de hep var olmuş ve olacak olan, bizi her zaman gözeten, kollayan ve aslında bize ne istiyorsak onu veren mutlak güç bizi gerçekten duymuş olur. Bu güç, sınırsız olasılıklara ve olanaklara sahip olduğundan, karşımıza sözde “tesadüfen” çıkan kişi, olay, durum ya da imkanları yaratır.

Bu noktada fırsatın o olduğunu nasıl anlarız? Ya işareti göremezsek ne olur? Bu durumun olmaması, varlığın bilinçli farkındalığı, kabulu ve atılan eylem oluştuktan sonra imkansızdır. Kısaca, vardığınız farkındalık ve kabul noktasından sonra yaşamınıza gelen işaretleri çok daha iyi okur hale gelirsiniz. Evrenin, Tanrının size getirdikleri bazen ilk etapta çok küçük şeyler de olabilir, ancak hedefinizle alakalı olması en kilit unsurdur. Bu aşamada yapılması gereken bir şey yoktur. Kabul edilmesi, içeri alınması gereken şeyler vardır. Bu şeyler, bir takım fırsatlar, teklifler, bir çağrı, bulduğumuz bir ev, mekan, bir hediye…vs. olarak karşımıza çıkabilir. Önemli olan bizim bu geleni kendi hedeflerimiz doğrultusunda kullanıp kullanamadığımızdır.

Evren ile bağlantı ve devamında gelenleri sevgiyle kabul etmek aslında bir oluş değişiminin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Oluş, düşünüş (farkındalık), hissediş (kabul) ve davranış (eylem) boyutlarındaki değişimin sonunda dönüşüme uğrar. Dolayısıyla, oluştaki değişim ve dönüşüm, yaşamın bize sunduğu farklılıkları geçerli ve mümkün kılar. Büyüklerimizin sıklıkla söylediği, özü sözü bir olmak atasözünde bu anlam gizlidir. Aslında söylediğimiz, davrandığımız ve düşündüğümüz, kısacası olduğumuzun bir ve bütün olması yaşamımızda kendimize koyduğumuz istek, arzu ve hedeflere ulaşma yolunda bir dönüşüm fırsatı sağlamaktadır. Geriye kalan, hasattır yani ektiğini biçmektir.

Farkındalık ve Sevgiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder